Bir türküyüm hâlâ,
Devrime adanmış,
Ömrüm bitmeden bitmez
Bendeki bu susamışlık
-Cherabanda Raju
12 Nisan 2008 sabahı, Anuradha Ghandy son nefesini verdi. Hindistan’ın devrimci hareketi ve genel olarak da dünya ezilenleri; dinamik, adanmış, yılmaz bir savaşçısını, bir öğretmenini yitirdi. Henüz 54 yaşında, nispeten genç ayrıldı aramızdan.
Anuradha Yoldaş, daha kısa bir süre önce Jharkand kırsalından dönmüştü. Orada bir haftadır, çoğunlukla kabilelerden kadın faaliyetçilere kadın ezilmesi üzerine dersler veriyordu. 6 Nisan’da, ateşi yükselmişti. Baştaki kan testi, sıtma izi taşımıyordu. Ne yoldaşları ne de kendisi bunun ölümcül falciparum sıtması olduğunu fark edebilmişti. Daha genç yaşından itibaren nice mücadelenin içerisinde bulunan narin, küçük bedeni zaten kalbini ve akciğerlerini yiyip bitiren sistemik skleroz yüzünden zayıf düşmüştü. 11 Nisan sabahı konan teşhis, falciparum sıtmasını teyit ettiğinde, derhal hastaneye kaldırılmıştı. Ancak iş işten geçmişti. Organları bir bir iflas ediyordu. Her zaman olduğu üzere, yiğitçe direnmişti. Fakat 12 Nisan sabahı, tam 24 saat içerisinde ecel geldi onu buldu; anlaşılan, Anuradha Yoldaş, ölürken dahi “bir dakikayı bile boşa harcamama” şiarına sadık kalmıştı.
İlk Yıllar
Anuradha Shanbag, yahut kendisini bizzat tanıyanların sevecenlikle yakıştırdıkları adıyla “Anu,” 28 Mart 1954’te Gujaratlı bir ana ile Kannada halkına mensup bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Ebeveynleri, dayıları, teyzeleri hepsi o zamanın Hindistan Komünist Partisi’ne mensuptu. Öyle ki annesi ile babası 1940’larda Mumbai’deki HKP binasında evlenmişlerdi. Yani Anu’nun çocukluğu, akılcı ve ilerici düşüncenin hâkim olduğu bir ortamda geçmişti. Müteveffa babası Ganesh Shanbag, Bombay Yüksek Mahkemesi’nde namlı bir avukattı. Bugün 79 yaşındaki annesi Kunnud Shanbag ise hâlen Mumbai’deki Kadın Kaynak Merkezi’nde kütüphanecilik yapmaktadır. Anuradha, bu çiftin büyük evladıydı. Kardeşi Sunil Shanbag da tanınmış bir oyun ve film yönetmenidir. Yani çocukluğuna damga vuran bu özenli araştırmacılık, entelektüel yaratıcılık ve akılcı düşünce atmosferi onda ezilenler için bir şeyler yapma arzusunu beslemiş, geliştirmişti. Okulda da daha sonra üniversitede de başarılı bir öğrenci idi.
Babası Ganesh Shanbag, “Kaveri’den Ganga’ya” başlıklı anı kitabında ilk evladı Anuradha’yı devrime adamış olduğunu yazmıştı. Annesi Kunnud Shanbag, Anuradha’nın çocuk hâlini, gerek çalışanlara gerekse hayvanlara yönelik her tür haksızlığa öfke duyan bir enerji yumağı olarak hatırladığını söylemektedir. Kardeşi Sunil ise kendisinden iki buçuk yaş büyük ablası ile hayli yakın olduğunu vurgulamaktadır; ona göre Anu, kendisine bir dünya görüşü kazandıran kişi olmuştur. Gittiği yatılı okuldan kendisine, ülkedeki olayların önemini anlattığı uzun uzun mektuplar yazdığından söz etmektedir.
Oldukça parlak bir öğrenci olan Anuradha Yoldaş, daha 1970’lerde Bombay’daki Elphinstone Koleji’ndeki [2] yıllarından itibaren, ülkede filizlenmeye başlayan devrimci hareketin adanmış bir kadrosu olarak kendisini ortaya koydu. O günlerde, kentlerdeki üniversite öğrencileri, kırsaldaki halkın zorlu mücadelelerine duyarlı idi. Ki bu dönemde Maharashtra kırsalı tarihin en kötü kıtlık süreçlerinden birini yaşıyordu. Genç Anuradha, birkaç öğrenciyi daha yanına alarak kıtlığa karşı yardım faaliyetleri tertipledi. Kır yoksullarının hayatını karartan kıtlığın dehşet verici etkileri, onu derinden sarsmıştı. Ancak halkın hayatta kalma kararlılığından da güç ve ilham bulmuştu.
1970’lerin başlarında, militanca devrimci mücadeleler tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. ABD’de Vietnam Savaşı Karşıtı Hareket, Paris’te öğrenci ayaklanmaları, Çin’de Büyük Proleter Kültür Devrimi’ne yol açan kahramanca mücadeleler ve daha niceleri… Hindistan’da da Naxalbari Ayaklanması, [3] devrim bozkırını tutuşturan kıvılcım olmuştu. Binlerce öğrenci şahsi kariyer ve eğitim planlarına sırt çevirerek kırlara gidiyor, kitlelerle birlikte yaşıyordu artık. İnsanlar, sömürünün tüm biçimlerinden azade, yepyeni bir dünya yaratma düşünü kurmaya cüret ediyorlardı.
İşte bu dönemde Anuradha Yoldaş, Naxalbari Ayaklanması’ndan ilhamla kurulan İlerici Gençlik Hareketi [İGM/PROYOM] ile tanıştı. Gecekondu mahallelerinde faaliyet yürütmeye başladılar; bu süreçte Anuradha Yoldaş, Dalit [4] hareketi ile temas hâline geçti, ülkede hâlâ süregiden dokunulmazlık ve kast baskısı gerçekliği ile yüzleşti. Yine bu dönemde hem baskıcı ve sömürücü kast sisteminin hem de türlü başka toplumsal sorunların temelini kavrayabilmek için şevkle Marksist yazını okumaya koyuldu.
Sosyoloji alanında yükseköğrenimini tamamladı. Önce Wilson Koleji’nde (Chowpatty), ardından da Jhunjhunwalla Koleji’nde (Ghatkopar) öğretim görevlisi olarak çalıştı. Tutkusu ve titizliği onu oldukça popüler, usta bir hoca yapmıştı; öğrencileri tarafından da bir hayli seviliyordu. Kasım 1977’de, yoldaşı Kobad Ghandy ile evlendi.
OHAL [5] sonrası dönemde Anuradha ülkedeki toplumsal haklar mücadelesinin öncü isimlerinden biri hâline geldi. Maharashtra’daki Demokratik Hakları Koruma Derneği’nin kurucularındandı. V.M. Tarkunda, Gobinda Mukhoty, Subba Rao, Sudesh Vaid, P.A. Sebastian gibi isimlerle; hatta George Fernandes ve Arun Shourie gibi egemen sınıflardan kimselerin dahi katılımıyla 1977’de Delhi’de düzenlenen büyük Toplumsal Özgürlükler Konferansı’nın örgütleyicileri arasında yer almıştı. Bu Konferans’ın başlıca taleplerinden biri de siyasi tutsaklara özgürlüktü.
Adanmış Devrimci
1980’lerin başlarında Maharashtra’nın Gadchiroli bölgesinden yükselen devrimci çağrıya kulak veren Anuradha Yoldaş, Vidarbha gibi geri kalmış bölgelere de devrim fikrinin taşınabilmesi için, radikal bir karar alarak 1982 senesinde kalabalık Mumbai kentini terk etti ve Nagpur’a geçti.
Nagpur Üniversitesi’nde ders verirken hem bölgedeki sendikal harekette hem de Dalit hareketinde bilfiil yer aldı. Sendikal faaliyet içerisinde molkarin’i (ev işçilerini) örgütlemeye koyuldu. Ardından başka iş kollarında faaliyete geçti. Nagpur yakınlarındaki Khaparkheda Termik Santrali’nde 5000 inşaat işçisinin örgütlenme ve militan mücadeleye katılma sürecinde önemli rol üstlendi; amansız polis baskısına ve inşaat firmalarının kolektif gücüne boyun eğmeden üç ay boyunca devam eden grevin örgütleyicilerindendi. Bu mücadeleler sürecinde Anuradha Yoldaş birçok kez hapse atıldı.
1993 senesinde ise Anuradha Yoldaş Chandrapur’a geçti. Burada kömür madencilerinin ve inşaat işçilerinin örgütlenme faaliyetlerine güç verdi. Hiçbir sendikal hakkı olmayan, üstünde de geleneksel sendikalar tarafından görmezden gelinen kayıt-dışı sektördeki işçiler için de mücadele yürüttü. Dahası, Nagpur, Chandrapur, Amravati, Jabalpur, Yeotmal ve civar bölgelerde faal, ilerici birtakım diğer sendikaların önderleriyle ortak eylemlerde de yer aldı.
Anuradha Yoldaş, Vidarbha’daki Dalit’lerin örgütlenme sürecine çığır açıcı katkılarda bulundu. Yine bu süreçte, Nagpur’daki ikâmetini Indora mahallesine kaydırdı; burası, şehrin Dalit yoğunluklu bölgesiydi ve Dalit liderlerinin birçoğu burada yaşıyordu. Anuradha Yoldaş, kast meselesine dair gerek Ambedkar’ın [6] yazılarına gerekse başka Marksist sosyolojik çalışmalara son derece vâkıftı; onun bu konuda bu kadar bilgili olması, bu kesimlerden nice genci Naksalit harekete çekiyordu. Zamanla, Dalit kitle hareketi içerisinde Maoist’lerin temsilcisi hâline geldi; Vidarbha’daki birçok Dalit eyleminde konuşmacı oldu.
Anuradha Yoldaş kast meselesine dair, bazısı İngilizce bazısı Marathi dilinde olmak üzere, çok sayıda yazı kaleme aldı. Bu yazılarında meseleye sınıfsal perspektiften yaklaşıyordu; bir yandan post-modernist eğilimleri topa tutuyor, diğer yandan ise Dalit ve kast meselelerine dair hatalı Marksist yaklaşımları da eleştiriyordu. Anuradha Yoldaş’ın Marathi dilinde yazdığı önemli metinlerden biri, Dhule’de Sharad Patil’in editörlüğünü yaptığı Satyashodhak Marxvadi dergisinde yayımlanmıştı. Bu yazısında, Dalit meselesini Marksist bir pencereden ele alıyor, Dalit kurtuluşunun ülkedeki Yeni Demokratik Devrim’e sıkıca bağlı olduğunu söylüyordu. Bu metin, bugün de konuya dair Marksist-Leninist yaklaşımın başlıca örneklerinden biri kabul edilmektedir.
Dönemin Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) (Halk Savaşı) da Hindistan’daki devrimci Marksist hareket açısından bir ilke imza atarak kast meselesine dair politikasını açıklayan bir metin yayımlamıştı. Bu metin, Anuradha Yoldaş’ın hazırladığı bir taslağı temel alarak hazırlanmıştı. Taslakta da tane tane anlatıldığı üzere, toplumun demokratikleştirilmesi için seçkinci kast sisteminin tümden yıkılması gerekmektedir, kast temelli baskıya, özellikle de bunun en kaba formu olan dokunulmazlığa karşı mücadele elzemdir. Onun, henüz 1990’ların ortalarında dile getirdiği görüşlerin birçoğu bugün ülkedeki devrimci hareketin görüşleri hâline gelmiştir.
Bastar’ın Çağrısı
1990’ların sonlarına doğru, devrimci hareketin çağrısına kulak veren Anuradha Yoldaş, Bastar bölgesine geçiş yaptı. Burada üç sene, kabileler arasında yaşadı. Bölgedeki Gond kabilelerine dair ne kadar doktora çalışması varsa, hepsini edinebilmek için ciddi çaba sarf etti; amacı, bu yolla Gond’ların yoğun olarak yaşadıkları Dandakaranya’daki devrimci kadroların bölgeye dair kavrayışını derinleştirmekti. Daha sonraları, burada geçirdiği sürenin ömrünün en tatmin edici yılları olduğunu defalarca söylemişti.
Bastar’daki Gond kabilelerinin yaşam ve mücadelelerini, bölgedeki hareketin nasıl inşa edildiğini dikkatle incelemeye koyuldu. Bilhassa da kadınların yaşamına, kadın örgütü Krantikari Adivasi Mahila Sangatham’ın [Devrimci Adivasi Kadınlar Birliği] mücadelesine ve kadın gerilla birliklerine odaklandı.
1997’deki Bastar kıtlığının doruk noktasında, Anuradha Yoldaş bu bölgedeydi; kabile bölgelerinde yüzlerce insanın açlıktan nasıl öldüğüne birinci elden tanıklık etti. Devrimci gerillalar, tahıl stokçularına baskınlar düzenleyerek gıda kaynaklarını yoksul halka dağıtıyorlardı; bu yolla facianın daha da büyümesine engel olunabilmişti. Bu kıtlık döneminde, kıtlık koşullarına ek olarak ara ara yakalandığı sıtmadan ve yazın kuru sıcağından ötürü 10 kilo vermişti. Ancak halkın davasına adanmışlığı ve iradesinin gücü onu mücadeleye sıkı sıkıya bağlamıştı. Acılarını başka kimseyle paylaşmazdı; zihinsel ya da fiziksel acılarına tuz basar, etrafına şikâyetten kaçınır, metanetini korurdu.
Bir yandan da tüm bunlar, devletin yoğun baskısı altında gerçekleşiyordu. Hem para-militer güçler, hem paralı asker çeteleri Bastar ormanlarını didik didik ediyordu. Bu dönemde, devrimcinin yaşamı bıçak sırtındaydı. Anuradha Yoldaş bu baskı dalgasını da tereddütsüzce göğüsledi. Hatta öyle ki bir keresinde polisin çapraz ateşinden canını zor kurtarmıştı. Başkalarına sık sık, 21. yüzyıl Hindistan’ının kırsalında koşulların böyle olduğunu söylerdi; kitlelere omuz vermek, onları anlamak, onlarla bir olmak aynı zamanda kişiyi namlunun ucunda konumlandırıyordu. Nitekim bugün de Hindistan’ın ormanları, çokuluslu şirketler ve Hindistan’ın büyük sermayedarları şahsında birtakım yırtıcıların av bölgesi hâline gelmiştir – doymak bilmez siyasetçiler ise bunların saldırılarından kopacak her kırıntıyı yalayıp yutmaya daima hazırdır.
Bastar’da iken, Anuradha Yoldaş zamanının çoğunu Byramgadh bölgesinde geçiriyordu. Daha sonradan Salwa Judum [7] çetelerinin en yoğun saldırdıkları bölgelerden biri hâline gelmesiyle, Byramgadh ismi ülke genelinde bilinir olacaktı. Birçok kez sıtmaya yakalandı; ancak yöre halkının özenli tedavileri sayesinde iyileşmeyi başardı. Yaşına ve başından geçen zorluklara rağmen gösterdiği kararlılık, ona halkın sevgisini kazandırdı.
Yine bu dönemde, kabile kadınları arasından önder kadroların yükselebilmesi için, vaktinin çoğunu köylerde ders vererek geçirdi; kadın sağlığı, kadın ezilmesi, Yeni Demokratik Devrim ve Marksizm’in temelleri gibi meseleler, başlıca konu başlıklarıydı. Taslak siyaset metinleri kaleme aldı, bölgedeki devrimci hareket için birçok makale yazdı. Buradaki faaliyetinin son dönemlerine gelindiğinde “Milli Park” adıyla bilinen Batı Bastar’ın sorumlusu hâline gelmişti. Ki bu bölge de Salwa Judum’un hedef aldığı yerelliklerden birisiydi.
Zirveye Ulaşmak
Anuradha Yoldaş, ömrünün son 15 senesini ülkenin en hor görülenleri arasında faaliyet yürüterek geçirmişti. Devletin baskılarından bir anlığına olsun yılmamıştı. Devrimci kadın hareketi için bir perspektifin inşa edilmesi mücadelesinin en ortasında yer almıştı. Her türlü baskı, sömürü ve ayrımcılığa son verecek Yeni Demokratik Devrim’in gerçekleştirilebilmesi için, kadın kitlelerinin en ezilen kesimlerini örgütlemenin gerekliliğini daima vurgulamıştı.
Yaşamını yitirdiği süreçte, Anuradha Yoldaş devrimci hareket içerisindeki kadın yoldaşlarının karşılaştığı sorunları inceliyordu. Kadınların hareket içerisinde gün be gün maruz kaldıkları patriyarkal biçim ve izleri soruşturuyordu; amacı, bunları aşacak yöntemler geliştirerek daha da çok kadının önderlik konumuna yükselmesini sağlamaktı.
Anuradha Yoldaş’ın sadık olduğu ilkeler yüceydi; ancak buna rağmen, her zaman mütevazı tavrını korurdu. Öğrenmeye de her zaman hazırdı. Başkalarında, hatta fikrine katılmadıklarında bile, olumlu yanları görürdü. Düşünüşünde yaratıcıydı, kalıplara sığmazdı; bununla birlikte, daima proleter çizgide ve Marksist ideolojide ısrarını korumuştu.
Anuradha Yoldaş, Maharashtra eyaletinde Hindistan Komünist Partisi (Marksist Leninist)’in kurucularındandı. Şehit düştüğü süreçte ise Hindistan Komünist Partisi (Maoist)’in merkez komitesine kadar yükselmişti. Birlik Kongresi adıyla da bilinen Dokuzuncu Kongre’de merkez komiteye seçilen tek kadın yoldaş olmuştu.
Bunca suçlunun, ayrımcı katilin, siyasetçinin, zenginin zararlı faaliyetlerine karışmayan baskıcı devlet aygıtı Anuradha Yoldaş’ın mensubu olduğu partiyi yasadışı ilan etmiş, böylelikle de halkı onun gibi dinamik bir önderden mahrum bırakmıştı. Bhagat Singh ya da Subhash Chandra Bose gibi, Hindistan’ın kurtuluş mücadelesinde yer alan pek çok isim de İngiliz yönetiminin baskılarına ancak silahla direnilebileceğini düşünüyordu. Bu harekette yer alanların da hapisten ya da ölümden kaçabilmek için isimlerini değiştirerek, gizlenerek yaşamaları gerekmişti.
Gelgelelim bugün, durum hiç farklı değildir. Bhagat Singh gibi şehitlerimizi, büyük önderler olarak değerlendiriyor, sahipleniyoruz belki. Ancak Anuradha gibi, bugünün devrimcileri tehlikeli suçlular, teröristler olarak tasvir ediliyor. Varsın öyle olsun; ezilen ve sömürülen, bu devletin yok saydığı halk kitleleri, Anuradha gibi devrimcilere büyük saygı, sevgi beslemektedir. Her nerede faaliyet yürüttüyse, Anuradha Yoldaş nicelerinin yüreğine dokunmuştur; onlar tarafından da devrimin öncü figürlerinden biri, devrim davasının bir şehidi olarak görülmektedir. Bu ülkenin ezilenleri için, bu ülkenin sömürülenleri için, Anuradha Yoldaş her daim ölümsüzdür!
Sizler tarihsiniz, sizler destansınız,
Sizler demokrasinin dayanışmacı, evrensel ruhunun
Kahraman timsallerisiniz.
Sizleri unutmayacağız,
Barışın zeytin ağacı,
Tekrar yeşillendiğinde….
Bize döneceksiniz!
–La Pasionara
[1] [Bu yazı, Daanish Books tarafından yayımlanan 2011 tarihli “Scripting the Change” kitabından alınmıştır.]
[2] [Mumbai Üniversitesi’ne bağlı bir yükseköğretim kurumu]
[3] [1967 senesinde Batı Bengal’in Naxalbari köyünde halk ayaklanmış, devlet güçlerine karşı koymuştu. Hindistan’daki devrimci komünist hareket bunu kendi tarihi açısından bir mihenk taşı kabul eder. Kamuoyunca da zaman zaman “Naksalit” hareket diye nitelendirilir.]
[4] [Kast sisteminin en altında yer alanlara verilen ad, “dokunulmaz” diye de bilinirler]
[5] [Hindistan’da Başbakan Indira Gandhi 1975 senesinde OHAL ilan etti, seçimleri askıya aldı ve ülkeyi KHK’lerle yönetmeye koyuldu. Muhalefete dönük tutuklamaların, basına dönük yasakların damga vurduğu bu dönem 21 ay sonra, 1977’de sona erdi.]
[6] [Bhimrao Ramji Ambedkar, Hindistan’da kast sistemine karşı mücadelenin en önemli fikir ve eylem insanlarındandı]
[7] [Kelime anlamıyla “arınma avı.” 2000’lerin ortalarından itibaren, özellikle de Chhattisgarh eyaletinde halka terör estiren para-militer çeteler.]