Aşağıdaki metin, https://www.opendemocracy.net/en/opendemocracyuk/easter-rising-and-soviet-union-untold-chapter-in-ireland-s-great-rebellion/ adresinden alınmış, “İrlandalı İsyancı James Connolly” kitabının basımı sebebiyle, 1916 Paskalya Ayaklanması’nı okurlarımıza tanıtmak için Patika Kitap tarafından Türkçeleştirilmiştir.
***
Sovyet arşivlerinde yapılan araştırmalar, tarihin bugüne dek gün yüzüne çıkmamış bir köşesine, yani SSCB’nin İrlanda’daki Paskalya Ayaklanması’na göstermiş olduğu ilgiye ışık tutuyor
Brendan McGeever
25 Mart 2016
1920, Haziran başları. Henüz 20’sine basmadan Paskalya Ayaklanması’na katılan Roddy Connolly, bir yük gemisinde Norveç Fiyortlarından geçiyor, cebinde pasaportu yok. Hedef: Sovyet Rusya. Kola Yarımadası’nın kuzey ucuna yaklaştıklarında, bir fırtına gemiyi rotadan çıkarıyor. Kuzey Kutbu’na doğru 250 mil savruluyorlar. Bir süre deniz tutmasıyla boğuştuktan sonra kuşatma altındaki Murmansk limanına demir atıyorlar. Connolly’nin, iç savaşın kasıp kavurduğu topraklardan geçecek üç günlük tren yolculuğu buradan başlıyor. Nihayet, devrimci Petrograd’a ulaşıyorlar; üstelik, Komünist Enternasyonal’in İkinci Kongre’sinin açılışına yetişecek şekilde. Connolly burada Vladimir Lenin tarafından sıcak bir şekilde karşılanıyor. Lenin ona, babasının İrlanda Tarihinde Emek kitabını okuduğunu, onu Avrupa sosyalist hareketindeki çağdaşlarından “bir baş üstün” gördüğünü söylüyor.[1]
Roddy’nin babası, 1916 Paskalya Ayaklanması’na önderlik eden İskoç-İrlandalı devrimci James Connolly idi. Nispeten az sayıda insanın, az sayıda silahla gerçekleştirdikleri bu ayaklanmanın etkileri, katılımcıların askeri gücü ile ters orantılıydı. Ayaklanma, bağımsız bir İrlanda Cumhuriyeti’nin kuruluşuna varacak bir olaylar silsilesinin işaret fişeği olmuştu. Bu tarihsel dönüm noktasının yüzüncü yılının yaklaştığı şu süreçte, hikâyenin hâlâ pek bilinmeyen bir yanı olduğu belirtilmelidir, yani Sovyetler Birliği’nin bu ayaklanmayı nasıl hatırladığı…
Paskalya Ayaklanması’nın haberinin Avrupa boyunca yayılmasıyla bu olayın Bolşeviklerin imgeleminde yer etmesi bir olmuştu. Leon Troçki, 1936 senesinde Nora Connolly’e yazdığı bir mektupta Ayaklanma’dan nasıl etkilenmiş olduğundan söz edecekti: “Babanızın üzücü kaderinden haberdar olduğumda Paris’teydim. Onun hatırasına daima sadık kalacağım.” Başka Rus devrimciler de benzer şekilde etkilenmişlerdi. 1916 senesinde Bolşeviklerden Platon Kerzhentsev New York’ta, İrlandalı şair ve romancı Padraic Colum ile aynı pansiyonda kalıyordu. Ayaklanma’nın haberi geldiğinde Kerzhentsev, Colum’a İrlanda’ya dönebilsin diye maddi yardım teklifinde bulunmuştu. Kerzhentsev’in Ayaklanma ile bağı bir ömür sürecekti. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Sovyetler’deki başlıca İrlanda tarihi uzmanı oldu, Sovyet okuruna Paskalya Ayaklanması’nı anlatan birtakım broşürler ve monograflar yayımladı.
Lenin ve Paskalya Ayaklanması
Paskalya Ayaklanması’nın Lenin üzerindeki etkileri bu saydıklarımızın en bilinenidir. Connolly’nin ordusu Dublin’deki Genel Posta İdaresi’ni basıp İrlanda bayrağını göndere çektiği sırada Lenin, emperyalizm ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı üzerine kuramlarını geliştirmekle meşguldü. İrlanda’da olan bitenin bu yeni bakış açısını teyit ettiğini sezmiş, Ayaklanma’yı “Britanya emperyalizminin gücüne indirilen ağır bir darbe” olarak görüp sahiplenmişti. Hâliyle de Karl Radek gibi kimi Bolşevikler Ayaklanma’yı “küçük burjuva” milliyetçi hayalperestlerin gerçekleştirdikleri bir “darbe” olarak nitelendirip kınadıklarında dehşete düşmüştü.
Bu, kesinlikle önemsiz bir tartışma değildi. Çünkü Bolşeviklerin karşı karşıya oldukları temel meselelerden biriyle doğrudan bağlantılıydı. Yani sınıfsal ve ulusal meselelerin iç içe geçtiği, Rusya gibi emperyalist bir bağlamda devrimci stratejinin nasıl geliştirilebileceği meselesiyle. Bolşevikler Ekim 1917’de iktidara geldiğinde çokuluslu Sovyet devletinde birliğin nasıl sağlanabileceği sorunu, pratik düzlemin acil sorunlarından biri hâline geldi. İlginçtir ki konuya ilişkin parti içi tartışmalarda Paskalya Ayaklanması sık gündeme getirilir oldu. Ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunan Bolşevikler tekrar tekrar İrlanda örneğine atıfta bulunuyorlardı. Nihayetinde son gülen Lenin oldu ve 1922 senesinde birtakım yarı-bağımsız Sovyet cumhuriyetleri kuruldu. Dolayısıyla, Paskalya Ayaklanması’nın Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda belli bir rol oynamış olduğu pekâlâ da söylenebilir.
Karşıtları vardı elbette, ancak 1920’lerden itibaren Sovyetler Birliği’nde Paskalya Ayaklanması’na dair değerlendirmeler büyük ölçüde olumluydu. Ayaklanma’ya dair ilk yayınlar, istisnasız bir şekilde isyancıların “kahramanlığından” ve “cesaretinden” söz ediyordu. Sovyet devletinin ilk yıllarında, bu Ayaklanma Avrupa’da devrim ihtimaline işaret eden bir umut kaynağıydı.
Sömürgeciliğin Yıkılış Sürecinde Paskalya Ayaklanması
Ne var ki, Batı’da devrimin gerçekleşmeyeceği anlaşıldığında Bolşevikler dikkatlerini Küresel Güney’deki kurtuluş hareketlerine çevirdiler. İkinci Dünya Savaşı sonrasının bu değişen bağlamında, Sovyetler Birliği’nde Paskalya Ayaklanması’na dair değerlendirmeler de hafif bir dönüşümden geçti. Artık Paskalya Ayaklanması Nijerya, Mısır ya da Hindistan’dakiler gibi bir sömürgecilik karşıtı mücadele olarak görülür olmuş, sömürgeciliğin yıkıldığı bir dünyaya odaklanan Sovyet perspektifi ışığında yeniden şekillenmişti.
Yine de Paskalya Ayaklanması’na daima bir ilgi duyulagelmişti. 1918-1963 yılları arasında doğrudan Paskalya Ayaklanması’na odaklanan 25 eser yayımlanmıştı. 1966’daki 50. yıldönümü vesilesiyle Paskalya Ayaklanması, 23. Parti Kongresi’nde ve Moskova’daki türlü toplantılarda anılmıştı. İki yıl sonra, James Connolly’nin doğumunun yüzüncü yıldönümü de Sovyet başkentinde benzer şekilde anılmıştı. 1969’da ise Parti yayınevi, Connolly’nin metinlerini Rusça yayımlamıştı. İlginin dirilişiyle birlikte Sovyetler’de Connolly biyografileri basılmış, Moskova üniversitelerinde Paskalya Ayaklanması üzerine doktora tezleri yazılmıştı.
Paskalya Ayaklanması’nı Bolşevik Rusçaya Çevirmek
Tüm bu coşkuya rağmen, Sovyet yazarlar İrlanda bağlamında sınıf, din ve ulus meselelerinin karmaşık doğasını kavramakta güçlük yaşıyorlardı. İngiliz yazar H.G. Wells 1920 senesinde Kremlin’i ziyaret ettiğinde parti önderlerinden Grigori Zinovyev onu Paskalya Ayaklanması hakkında bir soru yağmuruna tutmuş ve şöyle sormuştu: “Sizce burada proleterler hangileri? Sinn Féinciler[2] mi, yoksa Ulstercılar[3] mı?” Wells’e göre Zinovyev İrlanda meselesinin ne orasını ne burasını kavrayabilmişti.
Paskalya Ayaklanması’nı “Sovyetlerce” yorumlamaya çalışanların karşılaştıkları başlıca sorunlardan biri de ayaklanmanın görünürdeki dini niteliğiydi. 1916 Paskalya’sında Dublin Genel Posta İdaresi’nin önünde okunan İrlanda Cumhuriyet Bildirgesi “Tanrı’nın adıyla…” diye söz başlıyordu. Sovyet yazarlar ise, bu tür dini ifadeleri görmezden gelme eğilimindeydiler.
Tabii “Paskalya Ayaklanması’nın” doğrudan Rusça karşılığını bulmak da bir hayli güçtü. Rusçada “Paskalya” kelimesi, hele de tamlama şeklinde kullanıldığında [paskhal’noe], olayın büsbütün dini bir vaka gibi yansıtılması riskini doğuruyordu. Dolayısıyla “İrlanda Ayaklanması,” “Dublin Ayaklanması” ve “Kanlı Paskalya” gibi bazı alternatifler üretilmişti. 1966’ya gelindiğinde ise kimi Sovyet yazarlar dümdüz “Kızıl Paskalya” demeye başlar olmuşlardı. Bu yolla da Ayaklanma Rus Devrimi’nin diline çevrilmişti: İrlanda Yurttaşlar Ordusu[4] “Kızıl Muhafızlar,” Britanya Ordusu ise “Beyaz Terör” olmuştu.
İrlanda’nın Lenin’i James Connolly
Lenin’in Connolly için sarf ettiği övgü dolu sözler göz önüne alındığında, Paskalya Ayaklanması’nı konu edinen Sovyet yazarların Connolly’nin süreçteki rolünü vurgulamış olmaları anlaşılırdır. 1960’lara gelindiğinde Ayaklanma, Bolşevik basında artık iyiden iyiye el üstünde tutulur hatta destanlaştırılır olmuştu. Hâliyle Sovyet yazarlar sık sık Connolly’den “İrlanda’nın Lenin’i” diye söz eder olmuşlardı.
Ancak Connolly’e dair daha erken dönem değerlendirmeler böylesine olumlu değildi hep. 1936 senesinde yukarıda adı geçen Kerzhentsev, Connolly’i “sendikacı hatalarını aşamamış” ve “Marksist olmayan” bir radikal olarak nitelendirmişti. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin ikinci basımı da Connolly’i, Ayaklanma’nın “proleter” ve “küçük burjuva” unsurlarını birbirinden ayıramamış olmakla eleştiriyordu.
Connolly’e dair değerlendirmelerin tümü açıktan politik nitelikte değildi. 1966 senesinde Ogonek mecmuasında yayımlanan bir makale Connolly’i “kaslı, yapılı, geniş yüzlü ve parlak gözlü,” âdeta Moskova sokaklarındaki Sovyet kahramanlık anıtlarındaki figürlerden biri gibi tasvir ediyordu. Diğer bir makale ise onu “gülmeyi, dans etmeyi, akşamları bir bardak bira içmeyi seven” emekçi biri olarak betimliyordu.
Söylenceye göre, Lenin İngilizceyi İrlanda aksanı ile konuşurmuş.[5] Ancak açıktır ki Bolşevikler İrlanda tarihini Sovyetlere has bir lehçeyle okumuşlardı.
Dipnotlar
[1] Burada aktarılanlar, Charlie McGuire’ın Connolly’nin yolculuğuna dair capcanlı betimlemesini temel almaktadır. Bkz. C. McGuire, Roddy Connolly and the Struggle for Socialism in Ireland, Cork: Cork University Press, 2008, sf. 20, 31-32.
[2] [Sinn Féin, bağımsız İrlanda Cumhuriyeti fikrini savunan siyasal akım. İrlanda Cumhuriyeti’ndeki çoğu partinin de İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) da öncelidir – Ç.N.]
[3] [Ulster, İrlanda’nın kuzeyinde Protestan nüfusun yoğun yaşadığı bölgeye verilen isimdir. “Ulstercı” İngiltere’ye bağlı kalmayı savunan, çoğu Protestan tabanlı siyasal hareketlere verilen genel isimdir – Ç.N.]
[4] [İng. Irish Citizen Army: 1913 senesinde Dublin’deki işçi eylemlerini polisten korumak için James Connolly ve James Larkin’in öncülüğünde oluşturulan silahlı birlikler. Paskalya Ayaklanması’nda önemli bir rol oynamışlardı – Ç.N.]
[5] [Bu, Lenin’in Londra ziyaretlerinde İngilizceyi İrlandalı bir hocadan öğrendiği rivayetine atıfta bulunmaktadır ( kaynak: https://www.independent.ie/irish-news/lenin-spoke-english-with-an-irish-accent-say-russians-26890316.html ) – Ç.N.]