“Dayı” dedi yaşlı adama, “Kaşkol Dağı’na, dağın eteğindeki o köye niye varamadım ben, ne tarafta kaldı ora?” diye sordu. Yaşlı adam Selim’in ekmeği dişlerinin arasına alıp koparışını izledi, ekmeğe saygılıydı bu çocuk, dişlerinin arasında kırmızı ipek gibi toprağı gördü, sevindi, “Orda öyle bir dağ yok, öyle bir köy yok” dedi. “Askerler kendileri uydurup, kendileri inanıyorlar olduğuna” dedi. Ekmek Selim’in boğazında kaldı. Durdu inmedi aşağıya. “Biz Kaşkol Dağı’nı görüyorduk hep karşıda, dürbünle” diyebildi yutkunarak. “Kaşkol Dağı değil orası, gariban bir tepe ora”, dedi orta yaşlı adam, “O kadar büyük gariban tepe mi olur dayı?” dedi Selim. “Tepe değil, askerin korkusu büyüktür, umudu yoktur, sığınağı yoktur, kafasında öyle bir köy yaratır, ona sığınır” dedi yaşlı adam, ağzındaki lokma boğazından aşağı kayarak indi Selim’in. Yutkundu.
Deniz Faruk Zeren öykü ile yol almaya, hayatın ve kavganın en insani hallerine dokunmaya Zerya ile devam ediyor. Zerya, Yasak Kitap’tan sonra yazarımızın ikinci öykü kitabı. Bu uzun öykünün ilginizi çekeceğine inanıyoruz…
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.